Önyargıma temel olan olaydan bahsetmem lazım öncelikle; yaklaşık 20 yıl önce yazın kuran kurslarına gittim (evet evet kuran okumayı biliyorum Kök Tengrim affetsin) bir yaz mahalleden arkadaşlarla anlaşıp süleymancıların kursuna gitmeye karar verdik (9 yaz kuran kurslarına devam ettim, yasini de ezbere bilir(d)im). O yaz ilk defa bir cemaatin kursuna gitmeye başladık. Kuran dersleri dışında hocalar hikaye anlatırlardı. Çok net hatırlıyorum; hocaların biri "Gece çöp kenarlarında yolda izde soğan kabuğuna, hayvan kemiğine basarsanız cin çarpar" diye bizleri indoktrine etmeye çalışıyordu, inanmayan sorgulayanları da dövüyorlardı. Birkaç hafta sonra zaten o kursa gitmeyi bırakmıştım. Bırakmadan önce de akşam gezmelerimde ne kadar soğan kabuğu varsa üstüne basmaya devam ettim cin min çarpmadı. Demekki yalan söylüyorlardı.
Yaklaşık 10 sene önce islam reddiyemi yaptığımda bu olayı hatırlayıp gülmüştüm, saçmalıklardan ibaretmiş diye.
E bunların kitapla ne alakası var derseniz; çocukken bilinçaltımıza işlenmiş bu tarz (islam inançlı insanlar kusura bakmasın) saçmalıklar kitabı okurken tekrar zihnimde canlandı. Bende korkmaktan ziyade ürperti hissi uyandırdı.
Kitabı okumaya başladığımda sanki Hüseyin Rahmi Gürpınar'dan bir öykü okuyorum sandım. Yazım dili, kurgusu, olay örgüsü tek kelimeyle MUHTEŞEM'di. Şimdiden klasikler arasına gireceğini düşünüyorum.
Kitap içeriğiyle ilgili hiçbir detay vermeyeceğim, alın ve mutlaka okuyun.
0 Yorumlar