Rus(yalı*) Edebiyatı'na pek ısınamadığımı söylesem? Daha doğrusu Çehov ve Gorki okuduktan sonra Dostoyevski'yi pek sevemedim desem ne dersiniz? 

Dostoyevski'nin iki bölümden oluşan bu hikayesini okurken sanırım dün geceden uykusuz olduğum ve başımın ağrısı vurduğu için ilk bölümde gerçekten zorlandım. Daha önce okumaya başlayıp bıraktığım için ön yargım da vardı biraz. Bir majezik sonra başımın ağrısı dinince okumaya devam ettim. 

İlk bölümde "yeraltı bölümü"nde karakter kendini detaylıca anlatıyor, ne kadar dengesiz biri olduğunu soyut bir biçimde anlıyoruz. İkinci bölüm "sulusepken" başlayınca oturmaya başlıyor her şey. Soyuttan somuta geçiş olunca okunması daha zevkli hale geliyor. Dengesiz kahramanımızın saçma sapan takıntıları yüzünden yaptığı aptallıklara gülerken üzülüyoruz. 

Sanırım Dostoyevski kitaplarını okurken sağlamm kafayla okumak lazım. Başka türlü olmayacak. 

Rus(yalı*):günümüz liboşlarına bir göndermedir. Böyle saçma sapan şey mi olur? Rus Edebiyatı elbette.